Hayat = Hayat
Hayatın çok erken sayılabilecek yıllarında hepimize bazı roller yükleniyor. Yaş aldıkça, yılları başarı ile atladıkça da bu roller artıyor. İş hayatı ile birlikte çoğu zaman en baskın rolümüzü yaşamaya başlıyoruz. Hangi meslekte, hangi pozisyonda olduğumuz fark etmeksizin sahip olduğumuz iş, merkezimiz haline gelebiliyor. Kim olduğumuzu düşünürken, buradan başlayabiliyoruz rahatlıkla.
Peki ya işimizin, pozisyonumuzun dışında kalıp, bizi biz yapanlar?
Atıf Büyüksoy olarak kariyer alanındaki özgeçmişime “linkedin” mecrasından rahatlıkla ulaşabilir, özgeçmişimi inceleyebilirsiniz.
Bu sitede ise; beni ben yapan bazı başlıkları paylaşmaya çalıştım..
Sevgiyi sessizce yaşamayı öğrendiğinizde gördükleriniz duyabildiklerinizden daha değerli oluyor. Anne ve babamın işitme engelli olmaları nedeni ile sessiz dünyayı yakından tanıyor ve biliyorum. Duymadıkları için; hayatta duyarak elde ettiğimiz seslerden, tonlardan, dillerden uzaklar. Gördüklerine yükledikleri anlamlarla kendi doğrularını yaratıyorlar. Ailemle yıllarca ayrı şehirlerde yaşamak zorunda kaldık. İki taraflı seyahatlerimiz ve yakınlarımız sayesinde aldığımız haberler ve birbirimizi düşünmek dışında bir imkanımız yoktu. Gelişen teknoloji en çok bizi sevindirdi. Her akşam görüntülü konuşabiliyor; hayatımızda olan biten üzerinde günlük sohbetler edebiliyoruz. Kendi gerçeğimden yola çıkarak “işitme engelliler” için neler yapılabileceği konusunda araştırmalar yapıyor, makaleler okuyor, kendi imkanlarım çerçevesinde de bazı iyileştirmeler ve organizasyonlar yapıyorum. Halen de, o güzel insanlara fayda sağlayacak çok önemli projelerin üzerinde çalışıyorum.
Yine kendimden yola çıkarak emek verdiğim bir diğer alan “sağlık”.
Ben bir çölyak hastasıyım.
Bunu geç yaşta öğrenmenin dışında bu durumu bir şans olarak görüyorum. İnce bağırsağın gluten proteinine karşı alerjisi olarak bilenen hastalık aslında dünya genelinde çok yaygın. Genetik aktarımla gelebildiği gibi ileri yaşlarda gluten içeren besinlere karşı hassasiyet olarak da geliştiği söyleniyor. Ne yazık ki yaygın olduğu kadar billinen ve diyeti doğru uygulanan bir hastalık değil. Özellikle metropolde yaşayan ve yoğun çalışan çölyak hastaları için dışarıda yemek yemek tam bir risk. Son yıllarda belli mekanların mönülerinde yer almaya başlasa dahi hali hazırda hizmet sektöründeki pek çok kişi tarafından önemi ve detayları bilinmemekte. Buna çözüm olarak işletmelere “çölyak hastalığı”, “glutensiz beslenme” alanında, 'bir gönüllü olarak' yiyecek ve içecek eğitimleri vermekteyim. Yemeği hem yapan hem de servis eden kişilerin bu konuya tam anlamı ile hakim olmaları biz çölyak hastaları için hayati önem taşımakta.
Fotoğrafçılığı “ikinci zihnim” olarak görüyorum. Aynı yerde duran, aynı yöne hatta aynı manzaraya bakan iki kişinin her koşulda farklı şeyler gördüğüne inanıyorum. Bu farka sebep olan; bizi biz yapan özelliklerimiz, çevremiz, ailemiz, öğrendiklerimiz, korkularımız ve bunun gibi pek çok nedenin biraradalığıdır muhtemelen. O nedenle benimle kalmasını istediğim, gözüme, kalbime dokunanları fotoğraflamayı seviyorum.
Farklı yerler görmek, farklı lezzetler denemek hayatla olan bağımı güçlendiriyor. Güzel bir şehrin sokaklarında kaybolmak, burnuma gelen hoş bir kokunun peşinden gidip yeni bir lezzet keşfetmek; benim için kendime hediyeler vermekle eş değer. Tüm bunları da unutmamak ve aynı sokaklardan geçecek kişilere tavsiye edebilmek adına tuttuğum not defterimin kapağını da bu sayfalarda aralıyorum.
Uzun yıllar bilişim sektörünün bir parçası olmanın sonucu olarak teknolojinin sıkı bir kullanıcısı değil; ancak sıkı bir takipçisi oldum. Kendi hızını, gücünü kendisi belirleyebilen ve kimi zaman insan faktörünün önüne geçen teknolojik gelişmeler hayatımızda kapladıkları yer ile çok önemli hale geldiler. Meslek alışkanlığımın bir uzantısı olarak sektöre dair yeni gelişmeleri, hayatı kolaylaştıran, sınırlarımızı zorlayan yeniliklerin benim için önemli olanlarını da takipteyim.
Ne garip ki kitaplar hem zihnimde yer açmak, beni bana götürmek noktasında işe yarıyor hem de boş bir zihinle okuduğumda bambaşka bir bakış açısı katıyor. Okuduklarımın bana yeni birşey söylüyor olması ve uygulanabilir olması en önemli kriterim. Hayat, insan, motivasyon, zihin ve benzeri konularda çok değerli isimlerin çok değerli kaynakları var. Bu kaynakları okuduktan sonra benim süzgecimde kalanları da paylaşıyorum.
Benim için HAYAT=HAYAT.
İş, bunların içinde koca bir kitabın sadece bir bölümü. Hayat kitabının, okumazsanız hikayeyi tamamlayamayacağınız ancak hikayenin tamamı olmayan bir bölümü.
Peki neden şimdi?
2015 yılının Ağustos ayında çok yaygın olmayan, teşhisi zor bir rahatsızlık geçirdim. “Guillain Barré” sendromu adı verilen bu rahatsızlık; bir ottoimmün hastalık olarak kabul ediliyor; vücutta uyuşma hissi ile başlıyor ve tedavi altına alınmadığı takdirde tüm vücudu etkisi altına alıp, kişiyi uzun bir tedavi sürecine ve haraketsiz önemli bir döneme mecbur bırakabiliyor.
Ben teşhis ve tedavi süreci ilk günlerde başlamış biri olarak şanslıydım. Hastanede 5 gün boyunca uygulanan tedavim sonrası ve devamında fizik tedavisi ve düzenli sporlar ile hareket kabiliyetimi tekrar kazandıgım günler ile beraber, kendimi daha iyi hissediyordum.
İnsanın bazı dönüm noktaları olur. Bu kimi zaman bir kayıp, bir hastalık, bir ayrılık olabilir. Benimki de bu yaşadıklarım oldu. Bana ne olduğunu düşündüm. Yorgundum. Merkezimi ve dolayısı ile dengeyi kaybetmiş, Hayat=İş demiştim uzun yılllar. Bunu değiştirmeye, sadece bir değil bir kaç merkezli olmaya karar verdim. Önce hem rahatsızlığım sonrası toparlanabilmek, hem de zamanı daha yavaş yaşayabilmek adına, uzun yıllar üst düzey yöneticiliğini yaptığım ve severek çalışmakta olduğum kurumumdan; aynı zamanda da yönetim kurulu üyeliğini yaptığım bir başka kurumdan kendi isteğimle ayrıldım. Var olan ilgi alanlarımı gözden geçirdim. Tüm bunları paylaşma duyguma kulak verdim. Daha fazla odaklandım. Dengeyi kurmaya, bende olan her şeyden eşit faydanlanmaya başladım. Yeni alanlara yer açtıkça daha önce bilmediğim başka benler de ortaya çıktı. Ve sonunda bunları bir arada toplamak istediğime karar verdim.
Yaşadığım bu süreç kendimi anlatma ve başkalarına fayda sağlama arzumu tetikledi.
Verdiğim emeklerin hem beni hem de dünyayı geliştireceğine olan inançla da yoluma devam ediyorum.
Yukarıda paylaştıklarım iş ve ailem dışında kalan bana ait alanların bir kısmı. Bu başlıklar veya katkı sağlayabileceğime inandığım farklı başlıklar için sayfam ve kalbim sizlere daima açık.
Sevgilerimle,
Atıf Büyüksoy