top of page

Körleşmelerimiz!


Sürekli bir yoğunluk girdabının içerisine girdi insanlık. Öyle bir sancı yaşanıyor ki, sakin günlerimizin tadını bile çıkarmak dert oluyor bazen! Sürekli yüksek gerilim hattında olmayı, zannediyoruz ki doğru olan, makbul olan, sonuç doğuran.

Tatili beklemek heyecanı, daha başlar başlamaz, bitme endişesine bırakıyor kendini ya da cuma akşamının verdiği heyecan, nasıl oluyor da pazar günü sabahı kendini azgın sulara bırakıyor. Pazartesi ile cuma günleri, aynı niteliğe ve niceliğe sahipken, her iki sabahın uyandırdığı farklı duygu neden ?

Yoğunluk koşturmacası o kadar hissiz, şuursuz, niteliksiz yaşanır oldu ki, önümüzde duran şıkları göremiyor, bırakın karar verme dürtüsünü, böyle bir seçeneğimizin bile olduğundan habersiz karanlık yolları tutuyoruz. Kurumların, toplumun ve en önemlisi de zihnimizin yarattığı hedefler oluyor, bizi raydan çıkaran. Hayatımızın değerli noktalarını unutuyor, yakınlarımıza dokunamıyor, otostopçu misali, hayatımıza gelen yolcular ile vakit geçirir durumda buluyoruz kendimizi. Yolda denk geldiğiniz, nispeten tanıdığınıza, "nasılsın" sorusunun cevabı, kişinin mesleki kariyer durumu oluyor, çoğu çoğu zaman!

Her soruya cevap verme zorundalıkları, her olaya sebep bulma yorgunlukları, bilmiyorum kelimesini dağarcığımıza almama, dilimize dokundurmama zalimliğimiz, gerekçe üretim tesislerimiz, aklı bulanık hallerimiz, görece başarı kriterlerimiz, ezber bozmayan, kulaktan, zihinden, komşudan, sözümona dost, arkadaştan duyan ve isteyen hallerimiz, hedeflerimiz ve kendimizi, hayali ve sanal parlatma gayretlerimiz...

Kısacası körleşmelerimiz...

Ne evimizde, ne de işimizde, kısaca hayatımızda, neyi, neden yaptığımızı bilmediğimiz için nasıl yapacağımız ile ilgili bulanıklıklarımız var. Akışın, sanılan yoğunluğunda, kayboluşlarımız var. Dokunmayı unuttuğumuz, sevgiyi kayıp edip, saygıyı zaten görmediğimiz hallerimiz var.

Sizce de artık geri çekilip, sakince ve sessizce, kendimizi, evet, kendimizi, canlı izleme vakti gelmedi mi?


bottom of page